
Medeni Usul Hukukunda Yargılamaya Hakim Olan İlkeler
Medeni usul hukukunda yargılamaya hakim olan ilkeler, eski HUMK’ta ayrı bir bölüm olarak düzenlenmemiş olmasına rağmen; yeni 6100 sayılı HMK’nın 24-33. maddeleri arasında tadadi olarak düzenlenmiştir. Eski HUMK’da bu ilkelerin bir kısmı farklı maddelerden; diğer bir kısmıysa hukukun genel prensiplerinden çıkarılmaktaydı. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’da bu ilkelerin tek tek sayılarak açıklanması son derece doğru olmuştur. 6100 sayılı HMK’da sayılan medeni usul hukukunda yargılamaya hakim olan ilkeleri başlıklar halinde inceleyecek olursak;
Hakimin re’sen bir davaya bakamayacağını ancak taraflardan birinin istemi üzerine o davaya bakabileceğini, tarafların dava konusu üzerinde serbestçe tasarruf edebileceğini ve hakimin tarafların talepleriyle bağlı olduğunu ifade eden bir ilkedir. Tasarruf ilkesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24. maddesinde;
‘‘(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
İddiaların ve delillerin, taraflarca hazırlanmasını ve yine taraflarca mahkemeye sunulmasını ifade eden ilkedir. Dolayısıyla istisnalar dışında; hakim taraflarca sunulmayan delil ve iddiaları dikkate alamaz. Taraflarca getirilme ilkesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesinde;
‘‘ (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Hakimin taraflardan birinin talebinden fazlasına veya talepten başka bir edime karar veremeyeceğini ifade eden ilkedir. Ancak hakim yargılama konusuna göre talep edilenden daha azına karar verebilecektir. Taleple bağlılık ilkesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde;
‘‘(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
İspat hakkını, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, hakimin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını ifade eden ilkedir. Hukuki dinlenilme hakkı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde;
‘‘(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Yargılamanın kamuya açık bir şekilde yapılmasını ifade eden ilkedir. Aleniyet ilkesi, sadece tarafların yargılamaya katılmasını değil; isteyen her bireyin yargılamayı izleyebilmesine imkan sağlamaktadır. Aleniyet ilkesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 28. maddesinde;
‘‘(1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir.
(2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir.
(3) Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çerçevesinde gizli duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçelerini, esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar.
(4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu tutanağa geçirir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Kişilerin haklarını kullanırken veya borçlarını ifa ederken dürüst davranma ve doğruları söyleme yükümlülüğü olduğunu ifade eden ilkedir. Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 29. maddesinde;
‘‘(1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.
(2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Yargılanmanın hızlı, düzenli ve makul kabul edilebilecek bir sürede sonuçlandırılması gerektiğini ifade eden ilkedir. Usul ekonomisi ilkesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde;
‘‘(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, taraflara soru sorabilmesini, açıklama yaptırabilmesini ve delil gösterilmesini isteyebilmesini ifade eden ilkedir. Hakimin davayı aydınlatma ödevi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde;
‘‘(1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Yargılamada sevk ve idareyi elinde bulunduran hakimin, gerekli tedbirleri alabilmesini ifade eden ilkedir. Örneğin, hakim duruşma sırasında taşkınlık çıkaran, duruşma düzenini bozan kişileri salonda çıkartabileceği gibi, disiplin hapsi ve tutuklama kararı dahi alabilir. Ancak bilinmesi gerekir ki; her ne olursa olsun avukatlar duruşmadan çıkarılamaz. Yargılamanın sevk ve idaresi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 32. maddesinde;
‘‘(1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Hakimin Türk Hukukunu, Türk yasa çatışmaları kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygulayacağını ifade eden ilkedir. Hukukun uygulanması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde;
‘‘(1) Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Avukat Ahmet AKYÜZ / İZMİR
#Medeni Hukuk Avukatı #İzmir Avukat #Hukuk Avukatı #İzmir Hukuk Avukatı #Gaziemir Avukatı #Sarnıç Avukatı #İzmir Hukuk Bürosu
#İzmir Medeni Usul Avukatı #Gaziemir Hukuk Bürosu #Sarnıç Avukatlık Bürosu #İzmir Medeni Hukuk #İzmir Dava Avukatı #Aleniyet İlkesi
#Gaziemir Sarnıç Avukatı #Menderes Avukat #Torbalı Avukat #Balçova Avukat #İzmir Avukatı #Hukuk Davası Avukatı #Tasarruf İlkesi